UZLAŞMA KÜLTÜRÜ, DEMOKRASİ VE ULUSAL PAMUK KONSEYİ

 

ÖZET

Sanayi toplumuyla birlikte değişen dünya düzeninde; pamuk üretimi, ticareti ve pamuğa dayalı sanayinin sürekliliğini yurt içinde ve dışında rekabet edebilirliğini sağlamak üzere pamuk üretim ve tüketiminin geliştirilmesine yönelik ulusal pamuk politikalarının tespit edilmesi, ilgili tüm kesimlerin müşterek menfaatlerini gözeterek bilimsel perspektifte Ulusal Pamuk Politikasının belirlenmesine katkıda bulunmayı amaçlayan ve sivil toplum örgütü şeklinde kurulacak pamuk konseyinin temel felsefesi, atılan adımlar, eylem planı, açıklandıktan sonra genel bir değerlendirme yapılacaktır.

1.GİRİŞ

20. yüzyılın sonunda şekillenen yeni dünya düzeni; ekonomik alanda piyasa ekonomisini, politik alanda da demokrasinin hakimiyetini bir kez daha belirginleştirmiştir. Böylece etkin bir piyasa ekonomisi ve katılımcı demokrasi çağdaş bir toplum olmanın en önemli göstergeleri arasında yer almıştır.

Kuşkusuz, sanayi toplumuyla birlikte gelen bu sistemler geçen iki yüzyılı aşkın zaman içinde önemli evrimler geçirmiştir. Nitekim, piyasa ekonomisinin fikir düzeyinde ortaya çıkışı ve uygulamaya başladığı dönem ile sanayi ötesi toplum olarak da adlandırılan bilgi toplumundaki işleyişi bir hayli farklılaşmıştır. Başlangıçta daha çok kuralsızlık ve dolayısıyla güçlünün egemen olduğu bir anlayış, 1929 buhranı sonrasında devletin müdahaleleri ile yeniden düzenlenmiş ve piyasa ekonomisi sosyal bir boyut kazanmıştır. Bu evrim 1990’lı yıllarda üretim sisteminin yenilenmesi ve Doğu Bloku’nun yıkılmasıyla yeni bir aşamaya gelmiş, küresel düzlemde yeniliğin ve bilgi üretiminin ön plana çıktığı sürece girilmiştir.

Ekonomik alanda olduğu gibi politik alanı düzenleyen bir sistem olarak demokrasi anlayışında da değişimler yaşanmış, gelişmiş ülkelerde çoğulcu demokrasiden katılımcı demokrasiye geçilmiştir. Bu gelişim sonucunda sivil toplum örgütlerinin önemi artmış, ülkenin yönetimi ve geleceğine ilişkin kararların alınmasında farklı amaçlarla kurulmuş sivil toplum örgütlerinin desteği ve/veya yönlendirmesi etkili olmaya başlamıştır.

Toplumsal değişim ve dönüşüm sürecinin tek boyutlu olması beklenemez. Çünkü, ekonomik, politik, sosyal ve kültürel alanlar toplumsal bütünü oluşturan alt alanlardır ve bunların birinde otaya çıkan değişmeler, gecikmeler olsa da, diğerlerine de yansır. Bu bağlamda ekonomik ve politik alandaki yenilenme sürecinin sosyal ve kültürel alana da yansıdığı ifade edilebilir. Bugün gelinen noktada toplumsal bütünde piyasa, demokrasi, uzlaşma ve hoşgörü temel düzenleme parametreleri olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu kavramlar, bu yazının konusunu oluşturan Ulusal Pamuk Konseyi’nin felsefesini ortaya koymak açısından önem taşımaktadır. Yukarıda kısaca ifade edilen gelişim sürecine bağlı olarak sivil toplum örgütlerinin artan önemi, sektör içinde yatay ve dikey işbirliğini gerekli kılmaktadır. Bu işbirliğinin başarılı olması ve öngörülen hedeflere ulaşabilmesi, herhangi sektörde faaliyette bulunan kişi ve kurumların uzlaşmaya ve dolayısıyla diyaloga açık olmasıyla mümkündür. Bunu sağlayacak ortam ve koşullar hazırlanmadığı sürece ortak sorunlar ve bunların birey veya firma düzeyine yansımalarını gidermek olası değildir.

Ülkemizde bir “ilk” olma özelliği taşıyan Ulusal Pamuk Konseyi’nin bu bağlamda değerlendirilmesi ve desteklenmesi gerekmektedir. Çünkü, bu konsey bir taraftan diğer sektörlere de örnek olacak, diğer taraftan da katılımcı demokrasinin daha etkin işlemesine katkı sağlayacaktır.

 

 

2. SORUNLAR, DİYALOG VE UZLAŞMA

Toplumsal yaşamın herhangi bir alanında karşılaşılan sorunlar içsel olduğu kadar dışsal faktörlerden de kaynaklanabilir. İçsel faktörlerin yarattığı sorunları bireyler veya kurumlar kendi içinde geliştireceği stratejilerle çözmeye çalışır. Ancak, bir etkileşim süreci olan toplumsal yaşamda kontrol edilemeyen dışsal sorun kaynakları, ortak hareket etmeyi ve dolayısıyla ortak çıkarlara uygun strateji geliştirmeyi zorunlu kılar. Bunun yapılamaması durumunda dışsal sorunların etkisi artarak devam eder ve bir zaman sonra içselleşir. Bunun anlamı sorunların sürekli olarak kendini beslemesi ve çözümsüz hale gelmesidir.

Böyle bir ortamda tarafların bir araya gelip çözüm araması gerekir. Bunun için gerekli olan şey tarafların diyaloga açık olmasıdır. Örneğin, pamuk üreticisi, tüccar, tekstil ve konfeksiyon sektöründe yer alan tarafların tümünü olumsuz etkiyen bir sorunun çözümü için ortak bir strateji belirlenmek durumundadır. Bunun için tarafların hiçbir şart ortaya koymadan bir araya gelip görüş alışverişinde bulunması faydalı, hatta kaçınılmazdır. Kuşkusuz aynı sektörün farklı aşamalarında faaliyette bulunan bu kesimler arasında çıkar çatışması olacaktır. Ancak bu, sözkonusu kesimlerin ortak çıkarları olmadığı anlamına gelmez. Tarafların birbirini dinlemesi ve anlaması için diyalog büyük önem taşımaktadır.

Sağlıklı bir diyalog ortamı uzlaşma için önkoşuldur. Diyalog olmadan uzlaşma, uzlaşma olmadan da ortak sorunların çözümü güç, hatta imkansızdır. Türkiye ve benzeri gelişmekte olan ülkelerde gerek sektörel, gerekse kesimsel sorunların çözülememesinin başlıca nedenlerinden birisi budur.

Bununla birlikte, derinliğine incelendiğinde genel kabul gören ve yeni dünya düzeninin bir anlamda dayatma noktasına getirdiği demokrasi ve piyasa ekonomisinin özünde diyalog ve uzlaşmanın bulunduğu görülecektir. Nitekim, bir mal piyasasında arz ve talep bir başka deyişle üretici ve tüketici karşı karşıya gelmekte, yapılan görüşmeler(diyalog) sonucunda fiyat konusunda belli noktada uzlaşılmaktadır. Demokratik süreçte de farklı fikirler ve beklentiler karşı karşıya gelmekte bunlara ilişkin yapılan görüşmeler sonucunda bir uzlaşmaya varılmaktadır.

3. ULUSAL PAMUK KONSEYİ; FİKRİN DOĞUŞU, FELSEFESİ VE ATILAN ADIMLAR

Pamuk, üretimi ile tarımı ve tarıma girdi sağlayan tohum, gübre, ilaç, makina gibi alt sektörleri; hasat sonrası ile çırçırcıyı ve ticari kesimi; elyafı ile iplik, tekstil ve konfeksiyon sanayiini; çekirdeği ile yağ ve yem sanayiini; sap, lint v.b. yan ürünleriyle de diğer birçok iş kolunu yakından ilgilendiren çok yönlü bir üründür. Türkiye’de pamuk üretimi ve pamuğa dayalı ürünler sanayiinde büyük gelişmeler sağlanmış durumdadır. İlgili iş kollarında ulaşılan kapasite, istihdam ve teknolojik düzey pamuğu sosyo-ekonomik açıdan büyük öneme sahip, vazgeçilemez bir ürün haline getirmiştir. Pamuğun yaklaşık 25 Milyon kadar insanımızın geçiminde, doğrudan veya dolaylı biçimde yer aldığı tahmin edilmektedir. Türkiye, Dünya pamuk üretiminin yüzde 5’ten fazlasını gerçekleştirerek altıncı sırada yer almaktadır. Pamuk veriminde ise büyük üretici ülkeler arasında üçüncü sırada bulunmaktadır. Yıllık üretimin çiğitli pamuk olarak değeri 1 Milyar Amerikan Dolarını aşmakta ve bu değer pamuğu ülkemiz tarımı için buğdaydan sonra ikinci önemli ürün yapmaktadır. Ancak pamuğun ülke ekonomisi için önem ve katkısı bununla sınırlı kalmamaktadır.

Ülkemiz ekonomisi için birinci derecede öneme sahip tekstil ve konfeksiyon sanayiimiz ile pamuğa dayalı diğer sanayi dallarının ham madde ihtiyacı büyük oranda yerli üretimle karşılanmakta ve bu sanayilerde yaratılan, bazı nihai ürünlerde 12 kata ulaşan katma değer artışları sayesinde pamuğun ülkemiz ekonomisindeki payı katlanarak artmaktadır. Tekstil ve konfeksiyon sektörü bu derece gelişmiş bir ülkede pamuk üretimi ve ticaretinin gelişmesi büyük önem taşımaktadır. Aksi taktirde başta makine-teçhizat ve boyar maddeler olmak üzere bir çok açıdan dış girdi bağımlısı olan sektör pamukta da dışa bağımlı hale gelebilecektir. Bu durumda da uluslar arası piyasalarda sektörün rekabet gücünü koruması mümkün olamayacaktır.

 

Ancak anılan sektörlerde son yıllarda giderek büyüyen sorunlar nedeniyle, ülkemiz ekonomisi daha da geliştirilmesi gereken kazanımları kaybetme riskiyle karşı karşıyadır. Ne yazık ki yürütme deki bu sorunlara duyarsız kalabilmekte, ya da konuyu bütünüyle değerlendirerek oluşturulacak kalıcı çözümler yerine, herhangi bir iş koluna yönelik geçici çözümlerle sonuca ulaşmayı ummaktadır. Oysa yapılması gereken, konunun ülke menfaatlerinin bütünü dikkate alınarak değerlendirilmesi, bir başka deyişle ve pamuktan ülke ekonomisine kazandırılabilecek değerlerin toplamının azami kılınmasıdır. Bunun için ise ilgili kesimlerin çıkarlarının bir bütünün parçaları olarak ele alınıp değerlendirilmesi ve buradan hareketle belirlenecek kısa, orta ve uzun vadeli ülkesel politikaların hayata geçirilmesi gerekmektedir. Bu yapılamadığı takdirde, ülke ve dünya ekonomisindeki konjonktüre göre belirlenen, ilgili kesimlerden sadece bir ya da birkaçının çıkarları doğrultusunda alınan karar ve uygulamalarla, diğer kesimlerin feryatlarına rağmen belki kısa vadeli başarılar sağlanabilmekte, ancak uzun vadede ülke ekonomisinin kaybı kaçınılmaz olmaktadır.

Pamuk tarımının yanısıra pamuğa dayalı sanayi dallarında da gelişmiş ülkelerden, pamuğun ekonomiye kazandırılmasındaki bu ayrıcalığı fark etmiş olanlarında, söz konusu entegrasyonu sağlayarak pamuğun ülke ekonomisine katkısını maksimize etmeye yönelik politika ve çözümleri  belirleyen ve uygulanması için yürütme erkine öneren sivil toplum örgütleri oluşturulmuştur. Bunun en iyi örneği, uzun yıllardır Amerikan çiftçisine, sanayici ve tüccarına başarıyla hizmet veren, Amerikan ekonomisinin ülkedeki pamuk üretiminden maksimum faydayı sağlamasında ve Amerikanın Dünya pamuk ve pamuğa dayalı ürünler ticaretinde yaptırım gücü yüksek lider olmasında önemli rol oynayan “Ulusal Pamuk Konseyi–National Cotton Council” dir. Hiç bir kamu kurum ve temsilcisinin yer almadığı; tümüyle çiftçi, çırçırcı, depocu, tüccar, yağ ve tekstil sanayii ile kooperatiflerin seçilmiş temsilcilerinden oluşan bu konsey, söz konusu kesimler arasında uzlaşma sağlayan bir merkezi forum olarak hizmet vermektedir. Konsey Amerikan pamuk sektöründeki bütün iş kollarının ham pamuk, yağlık tohum ve tekstil ürünleri pazarlarında, yurt içi ve yurt dışında, etkili ve kazançlı biçimde rekabet edebilirliğini sağlamak misyonu ile yükümlü bulunmaktadır. Bu misyon doğrultusunda, sektörün sorunlarını ve çözüm yollarını ve söz konusu iş kollarının menfaatlerini ülke düzeyinde entegre eden politikaları belirleyip hükümetlere sunmakta, uygulamaları izlemektedir. Bunun paralelinde Washington Temsilciliği, Teknik ve Ekonomik Servisler, Pamuk Üreticileri, Çırçırcılar, Uluslararası Pamuk Konseyi, Bilgi Sistemleri, Haberleşme Hizmetleri, Saha Hizmetleri ve Pamuk Fonu başlıkları altında toplanan bir dizi faaliyetlerde bulunarak anılan misyona katkı sağlamaktadır.

Ülkemizde zaman zaman pamuk fiyatları konusunda sektördeki taraflar arasında çeşitli tartışmalar yaşanmaktadır. Bu tartışmalar ülke ve dünya konjonktürüne bağlı olarak birbirini suçlama noktasına kadar gelebilmektedir. Bu sorunların temelinde bir çok faktör bulunmaktadır. Bununla birlikte ülkemizde pamuk politikalarının istikrarlı bir yapı kazanmaması ve bunun yarattığı belirsizlik sorunların en önemli kaynaklarından birisidir.

Bu sorunların çözülmesini tek bir kesime bırakmak doğru olmayacaktır. Bu sorunları devletin tek başına çözmesini beklemek de yeterli bir yaklaşım değildir. Devletin sorunları çözme konusundaki etkinliği ortadadır. Dolayısıyla gelişmiş tüm demokrasilerde olduğu gibi, sivil inisiyatifin kullanılması gerekmektedir.

Ulusal Pamuk Konseyi fikrinin doğuşu ve zamanlaması bir hayli ilginç olmuştur. Sektörde bu sorunların belirginleştiği bir dönemde medyanın saygın bir gazetesi sektörün farklı aşamalarında yer alan temsilcileri davet ederek tartışmaları değerlendirmek amacıyla 27 Mart tarihinde bir toplantı düzenlemişti. Bu toplantıda, çıkarları birbiriyle çatışan kesimlerin bir araya gelerek diyalog kurduğunda, uzlaşma ortamının yakalandığı görülmüştür. İşte bu noktada bu diyalog ortamını devamlı olarak sağlayacak bir oluşumun bir “Ulusal Pamuk Konseyi” kurulmasının çok faydalı olacağı anlaşıldı ve toplantılara devam edilmesi kararlaştırıldı.

 

 

Bu çerçevede Ulusal Pamuk Konseyini oluşturmak amacıyla 27 Mart 2000 tarihinden itibaren üretici, tüccar ve sanayicilerden oluşan çekirdek bir kadro, İzmir Ticaret Borsası’nın patronajında farklı zamanlarda bir araya gelmiştir.

Bunların sonucunda, Konseyin “çalışma esasları”nı ortaya koymak amacıyla bir taslak hazırlanmıştır. Bu taslak sektörle ilgili 122 kuruma görüş ve önerilerini almak üzere gönderilmiş, bunların 55’inden görüş ve öneri gelmiştir. Bunlardan zamanında gönderilen görüş ve öneriler toplantılara sürekli katılan ve bir anlamda bir “çalışma grubu” olan temsilciler tarafından dikkatlice değerlendirilerek Konsey Çalışma Esaslarına ilişkin taslakta gerekli düzenlemeler yapılmıştır.

Bu faaliyetlerin ardından belirli bir aşamaya gelindiği ve ilgili tüm tarafların katılımıyla bir genel kurul yapılması Sözkonusu çalışma grubu tarafından uygun görülmüştür. Bu çerçevede, Konsey Çalışma Esaslarına ilişkin taslak ve davetiye yazıları 129 kuruma gönderilerek Konsey Genel Kurulu için temsilci isimleri göndermeleri istenmiştir

Genel kurul tarihi pamuk hasat ile pamuk politikalarının belirleneceği dönem dikkate alınarak belirlenmiştir. Üretici birliklerinin özerkleştirilmesine ilişkin yasanın da çıkmasıyla bu genel kurulun acilen toplanıp 2000-01 sezonuna ilişkin pamuk politikaları konusunda çalışmasının faydalı olacağı öngörülmüştür.

Pamuk üretimi, ticareti ve pamuğa dayalı sanayiin sürekliliğini yurt içinde ve dışında rekabet edebilirliğini sağlamak üzere pamuk üretim ve tüketiminin geliştirilmesine yönelik ulusal pamuk politikalarının belirlenmesine, ilgili tüm kesimlerin uzlaşmasını sağlayarak bilimsel perspektifte katkıda bulunmak amacıyla kurulması öngörülen “Ulusal Pamuk Konseyi”nin ilk genel kurulu geniş bir katılım ile gerçekleştirilmiştir. Genel Kurul:

31 Ağustos 2000 tarihinde Ege Bölgesi Sanayi Odası Meclis Salonunda sabah ve öğleden sonra olmak üzere iki oturumda yapılmış,

Genel kurula üretici, tüccar, sanayici ve bürokratlar olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanından pamukla ilgili 63 kurum ve kuruluştan 112 temsilci katılmış,

Konsey oluşumunun tüm kesimlerce desteklendiği ve bir an önce hayata geçirilmesi konusunda büyük bir talep olduğu görülmüştür.

Konsey Çalışma Esaslarına ilişkin taslak maddelerinin tek tek tartışıldığı ve her bir maddenin, birkaç istisna dışında, oybirliği ile Genel Kurulda alınan başlıca kararlar şöyledir:

Ulusal Pamuk Konseyi, amaçları ve işleyişi açısından Türkiye’de bir “ilk” olma özelliği taşımaktadır. Bu oluşum ekonomik, yani sektördeki sorunların kalıcı çözümünü sağlaması boyutuyla olduğu kadar, demokratik bir platform olması boyutuyla da bir ilktir.

Ulusal Pamuk Konseyi bölge ve ilgili sektörler arasında ayrım gözetmeksizin, üretici, tüccar ve sanayici olmak üzere pamukla ilgili faaliyet gösteren kesimlerin tümünü kapsayan sivil bir oluşumdur.

Konsey, demokratik bir sistem içersinde, tarafların sorunlarını bilimsel bazda değerlendirmek ve çözmek amacıyla oluşturulmaktadır.

Bu toplantılar sonucunda üretici, tüccar, tekstilci ve hazır giyimciler arasında zaman zaman yaşanan ve zaman zaman itham etme noktasına gelen tartışmalara, iyiniyete dayalı diyalog ortamı sağlandığı için, son nokta konulmuştur.

Sorunların tabanda tartışılarak siyasi karar mercilerine ortak somut çözüm önerileriyle gidilmesi genel kabul görmüştür.

 

 

Konseyin içinden seçilecek olan Genel Kurulda üretici, tüccar ve sanayicilerden 60’ar, Kamu kurumları, üniversiteler ve araştırma kurumları ile ilgili derneklerden toplam 20 delege bulunacaktır. Bu farklı kesimler Genel Kurul üyelerini kendi aralarında yapacakları toplantılar sonucunda seçimle belirleyecektir.

Konsey oluşumunun bir an önce tamamlanması tüm katılımcılar tarafından kabul edilmiş, hızla kurumsallaşmaya gidilmesi istenmiştir.

Bu amaçla ilgi karar mercileri ile görüşmeler yaparak yasal ve kurumsal altyapıyı tamamlamak ve ardından ilk resmi genel kurulu yapmak amacıyla, üretici, tüccar ve sanayici temsilcilerinin eşit ağırlıkta olduğu 9 kişilik Geçici İcra Kurulu oy birliği ile seçilmiştir. Bu Kurulda kararlar Konseyin uzlaşmak temeline dayalı felsefesine uygun olarak 7/9 oranıyla alınabilecektir.

Ulusal Pamuk Konseyi bu oluşumları tamamladıktan sonra çok hızlı bir şekilde faaliyete geçecek ve sektörde mevcut ve olası sorunların çözümü için kısa, orta ve uzun vadeli politikaları bilimsel bazda tespit ederek uygulamaya geçmesi için gerekli çalışmaları, oluşturulan Araştırma ve Danışma Kurulunun da desteğiyle yapacaktır.

Konsey diğer sektörlere de örnek olacak ve ülkemiz ekonomisinde sorunların demokratik bir sistem içinde çözülmesine olan katkılarını artırarak sürdürecektir.

Büyük bir katılım ve başarıyla tamamlanan Genel Kurulun ardından Geçici İcra Kurulu toplanmış ve Konsey’in yasal ve kurumsal yapılanması tamamlanıncaya kadar her hafta düzenli olarak toplanması kararlaştırılmıştır. Yapılan ilk toplantıda dokuz asil ve dokuz yedek üyeden oluşan İcra Kurulu kendi arasında görev dağılımı yapmıştır. Bunun sonucunda İcra Kurulu başkanlığına Dr. Hulusi Tanman(Ege Çiftçiler Derneği), başkan yardımcılıklarına Şadi Katırcıoğlu (İzmir Ticaret Borsası) ve Hasan Çelebioğlu (Ege Tekstil İhracatçıları Birliği) seçilmiştir. Genel Sekreterliğe ise, Yard. Doç. Dr. Yaşar Uysal’dan oluşan Geçici İcra Kurulu Borsamız patronajında bu güne kadar 8 kez toplanmıştır.

4. ULUSAL PAMUK KONSEYİ EYLEM PLANI

Geçici İcra Kurulu Konseye yasal bir statü kazandırılması ve bu amaçla kamu oyu oluşturulması, ilgili kurum ve kişiler nezdinde lobi faaliyetleri çalışmalarını başlatmış ve buna yönelik bir eylem planı hazırlayıp uygulamaya koymuştur. Bu bağlamda;

ü      İlgili Bakanlar nezdinde nabız yoklama amaçlı temaslar yapılmıştır.

ü      6 Kasım 2000 tarihinde, İstanbul’da TGSD ile ortaklaşa geniş katılımlı bir seminer düzenlenerek, konu ve gelişmeler hakkında bilgi verilmiş, yapılacaklar hakkında görüş alış verişi yapılmıştır.

ü      19 Ocak 2001 tarihinde, İstanbul’da, Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği’nde İstanbul Sanayi Odası, İstanbul Ticaret Odası, Türkiye Tekstil Terbiyecileri Derneği ile UPK Geçici İcra Kurulu temsilcilerinin katıldığı bir toplantı yapılarak, ilgili kuruluşların temsilciler aracılığıyla konu hakkında bilgilendirilmesi, desteklerinin ve bundan böyle yapılacak aktivitelere katılımlarının sağlanması istenmiştir.

ü      Benzeri toplantıların Diyarbakır, Şanlıurfa, Kahramanmaraş, Gaziantep, Adana, Antakya, Antalya, Bursa ve Denizli illerini kapsayacak bir programla iller ya da yöreler düzeyinde tekrarlanması ve her toplantıya bir önceki toplantının yapıldığı il/yöre temsilcilerinin katılmasıyla konuya olan ilgi ve desteğin ülke geneline yayılması sağlanacaktır.

ü      Yöresel çalışmalar hızla tamamlanıp ülkesel düzeyde destek kazanıldıktan sonra, gerekli yasa için Hükümet ve TBMM nezdindeki girişimler başlatılacaktır.

 

 

 

 

5. DEĞERLENDİRME VE SONUÇ

Yukarıdaki açıklamalardan kurulması öngörülen Ulusal Pamuk Konseyi’nin ülkemizde bir ilki gerçekleştirmeye çalıştığı, bu nedenle zor ve önemli bir misyon üstlendiği anlaşılmaktadır. Ancak, sektörde faaliyette bulunan tüm kesimlerin Konseyin acilen kurulması ve bu konuda gerekli her türlü desteği vereceklerini açıklaması, bu “ilk”in başarı şansını artırmaktadır.

Konsey’in kurulması ve başarılı olması konusunda ümitli olmayı gerekli kılan bir diğer neden de, sektörde yıllardır yaşanan ve bir türlü kalıcı çözüm bulunamayan sorunların mevcut koşullarda çözülemeyişi ve yeni bir yapılanmanın zorunlu oluşudur.

Benzeri bir yapılanmanın ABD’de aynı adla bulunması(National Cotton Council) ve başarıyla faaliyette bulunması, Konseyin dünyanın sayılı pamuk üreticisi ve tekstil-konfeksiyon ihracatçısı ülkemizde de kurulmasının önemine işaret etmektedir.

Dolayısıyla, Konsey’in kuruluşu için gerekli ön koşullar bulunmaktadır. Konuya gönül ve mesai veren bir icra kurulunun varlığı ve planlı faaliyetleri de bu önkoşulları desteklemektedir. Bundan sonrası siyasilerin yasal düzenleme için gerekli desteği vermesine bağlı bulunmaktadır. Bu sağlandığında diğer bir çok sektöre de örnek olacak bir girişim hayat bulmuş olacak, demokrasinin en önemli unsurlarından biri olan sivil örgütlenme kültürü boyutunda önemli bir gelişme sağlanacaktır.

Bu bağlamda siyasetçilerin Konsey’e verecekleri destek, bir anlamda, demokrasimizin çağdaş ölçülere ulaşmasında önemli işlevler üstlenmesi gereken sivil toplum örgütlerine verilecek destek şeklinde algılanacaktır. Unutulmamalıdır ki, demokrasi uzlaşma, uzlaşma ise diyalogu gerektirir. Bu sağlamaya yönelik girişimlerin her düzeyde ve alanda desteklenmesi, siyasetçilerin kendilerini vekil yapan demokrasiye olan bir borçlarıdır.