TARIM SATIŞ KOOPERATİFLERİ BİRLİKLERİNİN ÖZERKLEŞTİRİLMESİ VE PAMUK PAZARINA ETKİSİ

Kasım Kutlutürk[1], Tuncay Sönmez2, Nermin Akyıl1

 

Giriş:

 

Ülkemizin Avrupa Birliği’ne girişini kolaylaştırmak, enflasyonla mücadele etmek ve kaynak kullanımında etkinliği sağlamak amacıyla bir çok alanda yapısal değişiklikler başlatılmıştır. Bu çerçevede, Dünya Bankası’ndan sağlanacak olan finansman desteği ile  tarım sektöründe de kısaca ARİP olarak adlandırılan bir reform programı uygulanmaya konulmuştur.

 

İngilizcede “Agricultural Reform Implementation Project” Türkçe’de ise “Tarım Reformu Uygulama Projesi” tanımı altında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın Uygulamacı kuruluşlar olarak, Hazine Müsteşarlığı’nın  Dünya Bankası ile  ortaklasa hazırladıkları bir Uygulama Projesidir.

 

Bu proje ile Türkiye’de, Tarımın; Dünya Bankası desteğinde yeniden yapılanması ve tarım sektöründe ürün politikalarında birtakım değişimlerin oluşması öngörülmüştür. Dünya Bankası ile ARİP projesi için teknik görüşmeler bir yıla yakındır devam etmekte olup, bu yıl Şubat ayında kredi görüşmeleri tamamlanmıştır. Tahminen Nisan 2001 ‘de Dünya Bankası Yönetim Kurulu verilecek krediyi karara bağlayacaktır.

 

ARİP Projesi uç ana ve bir tali bileşenden oluşmaktadır. Bu bileşenler;

  1. Doğrudan gelir desteği (Direct Income Support)
  2. Çiftçi Ürün Değişimi (Farmer’s Transition)
  3. Tarım Satış Kooperatifleri Birliklerinin Yeniden Yapılandırılması
  4. Proje yönetimi ve teknik destek

 

Projenin hazırlanmasında Dünya Bankası Tarafından Tarımsal Ekonomi Araştırma Enstitüsü’ne aşağıdaki görevler tevdi edilmiş ve TEAE bunu başarılı bir şekilde yerine getirmiştir. Tarımsal Ekonomi Araştırma Enstitüsü ARİP Projesi’nin Ana bileşenlerinden olan TSKB’lerin ön hazırlık çalışmalarına  istihdam  edilen danışmalar aracılığı Dünya Bankası’nca gönderilen ön tanıtım misyonuna yardımcı olmuş ve Birliklerin ön değerlendirme raporlarını hazırlayıp, Dünya Bankası’na sunmuştur. Birliklerin 2000/2001 yılı İş planlarını hazırlatmış ve Proje değerlendirme aşamasında Dünya Bankası’nın değerlendirmelerine sunmuştur. Ayrıca Hazine Müsteşarlığı bünyesinde oluşturulan Proje Koordinasyon Birimi’nin ARİP Projesi kapsamında uygulayacağı  Mali Yönetim Sistemini(FMS) istihdam ettiği mali müşavirler aracılığı ile tesis etmiştir. Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri’nin İş planlarını ve geçmiş  yıllar mali hesaplarını Dünya Bankası kurallarına göre açtığı bir ihale sonucu Delloitte ve Touch Firması’na yaptırmış olup bu günlerde denetim raporlarının gönderilmesi beklenmektedir.

 

Bu Reform Programının temel hedefleri, Hükümet Programı,   2000 Yılı Programı ve 1999 yılı sonunda uygulamaya konulan ekonomik program ile  ortaya konulmuştur.

 

Nitekim, 4 Haziran 1999 günü TBMM’nde okunan 57’nci Hükümetin Programında ülkemiz tarım politikaları ile ilgili olarak; destekleme kapsamındaki tarım ürünlerin fiyatlarının belirlenmesinde dünya fiyatları ve üretim maliyetleri ile  beklenen enflasyonun temel alınacağı, stoka üretim yapılmayacağı,  tarımsal sigorta ve prim sisteminin bu çerçevede ele alınacağı, destekleme politikasının ilkeleri ile fiyatların bir yıl öncesinden belirlenmesine çalışılacağı, tarımımızın haksız dış alım rekabetine karşı korunacağı, tarımda çağdaş yöntemleri de kullanarak etkin bir üretim planlamasının gerçekleştirileceği ve çiftçiye destek sağlayan kamu örgütlenmelerinde, rasyonelliği geliştirici, çiftçi yararına gerekli düzenlemelerin yapılacağı vurgulanmış;

 

Ekonomik programda da; tarım kesiminde mevcut olan her türlü destek ve sübvansiyonların üç yıllık bir geçiş dönemi (2000-2002) içerisinde kaldırılarak, yerine üreticilere “doğrudan gelir desteği” uygulanmasına geçileceği, doğrudan gelir desteği ile ilgili olarak 2000 yılında bir pilot projenin uygulamaya konulacağı, 2001 yılında ülkemiz çiftçilerinin yarısının, 2002 yılında ise tümünün doğrudan gelir desteğinden yararlandırılacağı, 2002 yılının sonuna kadar ülkesel çiftçi kayıt sisteminin oluşturulacağı, Tarım satış kooperatif birliklerine tam özerklik sağlayan kanun tasarısının  Meclis’ten  geçirilerek, yapısal değişikliklerin yapılacağı ve bu amaçla bu kuruluşlara mali destek sağlanacağı öngörülmüştür.

 

Hükümetin 2000 yılı programında ise tarımsal politikalarla ilgili yapısal değişim projesi içerisinde; tarım satış kooperatifleri birlikleri yönetimlerinin özerkleştirilmesi, tesislerinin şirketleştirilmesi, kooperatifçilik işlevlerinin güçlendirilmesi, ürün borsaları ile ilgili yasal altyapının oluşturulması, gibi hukuki ve kurumsal düzenlemeler yer almıştır.

 

Tarım Satış Kooperatifleri Birliklerinde Mevcut Durum

 

Bilindiği üzere, tarım satış kooperatif ve birlikleri 1935 yılında çıkarılan 2834 sayılı Kanunla düzenlenmiş ve 1960 yılına kadar da kuruluş amaçları doğrultusunda faaliyet göstermişlerdir. Ancak, değişen ekonomik şartlar karşısında tarım sektörü ve üreticilerin korunması ihtiyacını ortaya çıkarmış ve destekleme politikasının aracı olarak da o tarihteki mevcut kooperatif ve birlikleri görülmüştür.

 

Bu kuruluşlar, anılan yıldan itibaren devlet adına destekleme alımlarında görevlendirilmişlerdir. Bu görevlendirmeler, zamanla kooperatif ve birliklerin yarı kamusal kuruluşlar olarak görülmelerine ve siyasal iktidarların güdümüne neden olmuş; 3186 sayılı Kanunla da kumunun bu kuruluşlar üzerindeki vesayeti daha da ağırlaştırılarak yasal bir niteliğe kavuşturulmuştur.

 

Diğer yandan kooperatif ve birlikler;

 

- Arz esnekliği bulunmayan tarımsal ürün piyasalarında, arz fazlası ürünü stoklayarak, ürün piyasalarını regüle edip, piyasada ürün fiyatlarının düşmesini önlemişler;

 

- Fiyatlarda aşırı düşüşlerin yaşandığı dönemlerde piyasaların üretici lehine yönlendirilmesini sağlamışlar;

 

-  Küçük ölçekli üretici ortakların ve gerektiğinde diğer üreticilerin tek tek pazarlama imkanı bulamadıkları ürünlerini almış, işlemiş ve uygun pazarlar bularak satmışlar;

 

- Üreticileri eğitmiş ve  iyi kalite tohum ve diğer tarımsal girdileri temin etmişler ise de, çok önemli yapısal sorunları da beraberinde yaşamışlardır:

 

Tüm bunların sonucunda, Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri (TSKB) geçmişte yarı kamusal bir statü içinde çalışmış, her ne kadar çiftçilerin kurdukları kooperatifler tarafından ekonomik amaçlı olarak kurulsalarda, yönetim açısından siyasi iktidarların güdümünde kalmıştır. Zaman içerisinde çeşitli siyasi müdahaleler sonucu, TSKB’ler  asıl amaçları yanında,  zirai ürünlerin alımında  desteklemede aracı olarak da görevlendirilmişlerdir.  Bunun doğal sonucu olarak, Birlikler piyasa koşulları üzerinde, Birlik adına ürün alımı yapmışlar ve izlenen politikalar gereği çiftçiye piyasa koşullarında daha fazla bir fiyat ödeyerek, çiftçiye dolaylı ürün alım desteğinde bulunulmuştur. Yani bugün doğrudan devlet tarafından bazı tarım ürünlerine verilen destekleme primleri geçmişte Birlikler aracılığı ile dolaylı bir şekilde yapılmakta idi. Böylesine bir teşvik aracı, bazı ürünlerde, bölgesel fazla ürün rekoltelerinin oluşmasına ve çiftçilerin başka ürünlerden, fazla fiyat verilen ürüne geçişini teşvik etmiştir. Bugün, Fındık ve kuru üzümde oluşan fazla ürün rekolteleri, uluslararası talep trendlerinin çok üstündedir. Neticede Devlet, uluslararası fiyat dengesini sağlamak için, fazla ürünleri yüksek fiyattan satın alarak fiyatları dengeleme rolünü üstlenmiştir.

 

Bu durumda, Birlikler satamayacakları ürünleri yüksek fiyattan satın almışlar ve büyük bir görev zararı ile fiili işletme zararının oluşmasına sebep olmuşlardır. Bu durum, Birlikleri mali darboğazların içine sürüklemiş ve neticede, Bütçeden aldıkları ürün alım kredilerini son iki yılda Hazine’ye geri ödeyememişlerdir. Halen,   birliklerin    işlenmiş   faizleri ile  birlikte   bugün  itibariyle   Hazine’ye  1 katrilyona yakın borcu bulunmaktadır. Sürekli Bütçe katkısı isteyen birliklerin bu durumu, Hazine’ye büyük bir mali yük  getirmiş ve neticede 2000 yılı bütçesinde son defa Birliklere geri ödenmesi koşulu ile ürün alım kredisi sağlanmıştır. 2001’den sonra bu tür bir bütçe  kaynağı mevcut değildir.

 

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı aracılığı ile birliklerin yeniden yapılandırılmasına yönelik olarak, Dünya Bankası’ndan kredi temin yoluna gitmiş  ve Mayıs 2001 ortalarında Dünya Bankası’ndan sağlanacak  krediler öngörülen alanlarda kullanılmak üzere  hazır duruma getirilmiş olacaktır. Sağlanan finansman, birliklerin kıdem tazminatlarının ödemelerinde ve  kapasite artırım projelerinde kullandırılacaktır.

 

 

Her yıl büyük miktarlarda ürünü, çoğunlukla piyasa fiyatlarının üzerinde satın almışlardır. Bu ürünü zamanında, ve kar edebilecekleri bir fiyatta satamamışlar, önemli tutarlarda stok maliyetleri ve zararla karşı karşıya kalmışlardır.

 

Birlikler iç piyasa fiyatlarının oluşmasında önemli rol oynamalarına ve piyasa sistemi içinde yer almalarına rağmen, riskleri fiilen taşımadıklarından sistemle tam olarak bütünleşememişlerdir. Politik müdahalelerle ve risk taşımamanın rahatlığı içerisinde, gerçekçi stok maliyeti hesapları yapılmamış, benzeri müdahale ve tasarruflar nedeniyle de, diğer özel sektör kuruluşları ile karşılaştırılmayacak şekilde yüksek üretim maliyetleri ve düşük verimle faaliyet göstermişlerdir.

 

Özellikle devlet destekleme döneminde sağlanan fonlarla karlı olmayan yatırımlara yönelmişler ve yüksek ücretle fazla sayıda personel istihdam etmişlerdir.

 

Bu kuruluşların yöneticileri, hükümetlerin de yönlendirmesiyle kendilerini yarı kamu kuruluş gibi görmüşler ve gereksinim duydukları finansman için devlete bağımlı hale gelmişlerdir. Hatta, devletin finansmanı bu kuruluşlar için hayati önem taşımıştır.

 

Bu yaklaşımın sonucu olarak, birlikler özkaynak birikimine gereken önemi vermemişler ve finans kurumlarından kredi alabilmek için de gerekli alt yapıyı sağlayamamışlardır.

 

Sermaye yapılarının zaman içinde güçlendirilmemesi nedeniyle devletin katkısı olmadan çiftçiye hizmet götüremez bir mali yapıya sahip olmuşlardır.

 

Zaman içinde ortaklarına hizmet götüren kimliklerinden uzaklaşmışlardır.

 

Birlikler faaliyet gösterdikleri sektörde rekabet gücünü yitirmişlerdir.

 

Bünyenin aşırı büyümesi sonucunda ana faaliyet konularının dışına  çıkmışlardır.

 

Oluşan hantal yapı nedeniyle devletin katkısını çiftçiye yeterince yansıtamaz hale gelmişlerdir.

 

Ayrıca, birlikler aracılığıyla uygulanan yanlış fiyat uygulamaları nedeniyle üreticilerin fazla fiyat verilen ürünlere geçişleri teşvik edilmiş ve bölgesel arz fazlası ürün rekolteleri oluşmuştur. Nitekim, ülkemizin en kaliteli kütlü pamuk üretiminin gerçekleştirildiği Ege Bölgesinde açıklanan fiyatlar nedeniyle kurum üzüm ve kütlü pamuk fiyatları arasındaki parite kütlü pamuk aleyhine gelişmiş ve ülkemizin pamuk gereksinimi bulunmasına rağmen üreticiler üzüm üretimine yönelmişlerdir. Bu da, bir yandan pamuk ithal edilirken, diğer yandan üzüm arz fazlası sorununu ortaya çıkarmıştır.

 

Öte yandan, devlet destekleme alımlarının kaldırıldığı 1994 sonrasında, bu kuruluşlar DFİF kaynaklarından sağlanan düşük faizli kredilerle desteklenmişler ise de, yapısal sorunlar çözüme kavuşturulamaması ve hükümetlerin yönlendirmesiyle sosyal fonksiyonlarının hep ön planda tutulması bu uygulamayı da başarısızlığa uğratmıştır.

 

Bu nedenle, kooperatif ve birliklerin;

-          Özerk,

-          Yeterli kaynağa sahip ve mali yönden bağımsız,

-          Kendi kendilerini sürdürebilir,

-          Piyasa koşullarında rekabet edebilir,

-          Ticari gerekler ile sosyal fonksiyonlarının dengelendiği bir yapıya kavuşturulabilmesi için, sorunların çözüme kavuşturulması acil bir ihtiyaç haline gelmiştir.

 

Tarım Satış Kooperatifleri Birliklerinin Yeniden Yapılandırılması

 

Tarım satış kooperatif ve birliklerinin özerkleştirilerek yeniden yapılandırılması, uygulamaya konulan Tarım Reformunun önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nca, tarım satış kooperatif ve birlikleri ile ilgili önemli bir adım atılarak, bu kuruluşları yeniden düzenleyen Tarım Satış Kooperatif ve Birlikleri Hakkında Kanun tasarısı hazırlanmış ve  tasarı 16.6.2000 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak 4572 sayı ile yürürlüğe girmiştir. Anılan Kanunla çok önemli yapısal değişiklikler ve yenilikler getirilmiştir.

 

Kabul edilen Yasa ile, TSKB’lerin yeni yapılandırma sürecinde birliklerin görüşleri doğrultusunda yeni bir ortak ana sözleşme hazırlanmış ve bu ana sözleşme Bakanlar Kurulu’nca kabul edilmiştir. Birlikler halen bu örnek ana sözleşmeye uyum süreci içinde Genel Kurullarını yapmaktadırlar.

 

Yeniden Yapılandırma Kurulu (YYK)

 

4572 Sayılı Kanun ile Kooperatif ve Birliklerin yeniden yapılandırılması, ekonomik etkinlik ve verimlilik ilkeleri çerçevesinde faaliyetlerini sürdürebilir bir yapıya kavuşturulabilmesi ve bu amaçla alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi konularında çalışma, inceleme ve önerilerde bulunmak üzere yedi üyeden oluşan Yeniden Yapılandırma Kurulu oluşturulmuş ve bu kurulun atamaları Bakanlar Kurulu tarafından yapılmış olup, Kurul üyesi olan ve aynı zamanda Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Müsteşarının Başkanlığında ilk toplantısını yaparak, görev bölümü yapmıştır. Öte yandan Yeniden Yapılandırma Kurulu, faaliyetlerine yardımcı olmak üzere, yeniden yapılandırma, özelleştirme, planlama, denetim, kooperatifçilik veya işletmecilik konularında deneyimli uzmanlardan ve danışmanlardan Yürütme Birimi oluşturacak, Yürütme Birimi Başkanı, Kurul üyelerinin en az beşinin olumlu oyu ile seçilecektir. Yürütme Biriminin dört yıllık iş planı Yeniden Yapılandırma Kurulu tarafından onaylanacaktır.

 

Yeniden Yapılandırmadan Beklenen Yapısal Etkiler

 

-          Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri içinde, Çukobirlik, Antbirlik ve Tariş-Pamuk Birliği, pamuk konusu ile iştigal etmektedirler. TSKB’lerin yeniden yapılandırılması süreci Birliklerin bugünkü konumlarını aşağıdaki şekilde  etkileyecektir. Şöyle ki;

 

-          Birlikler bundan sonra, piyasa koşulları ve işleyip pazarlayabilecekleri kadar ürün alacaklardır. Çiftçiyi direkt desteklemek amacı ile piyasa fiyatından fazla bedelle ürün alımı yapamayacaklardır. Dolayısıyla, sosyal amaçtan çok, ticari amaç hedef alınacaktır.

 

-          Birlikler, Devletin etki alanı dışına çıktıklarından kendi kendilerini yönetir bir konumda olacaklar ve sosyal amaçları yanında basiretli bir tüccar gibi hareket edeceklerdir.

 

-          Devlet geçmişte, TSKB’lerin sosyo-ekonomik amaçlarını gerçekleştirmede özel bir destek sağlamıştır. Bu tür politikalar Birliklerin performansı ve mali durumları üzerinde olumsuz etki yarattığından, bu yapısal değişim ile özel destekleme misyonu ortadan kaldırılmaktadır.

 

-          Çiftçilerin kooperatifleri aracılığı ile oluşturduğu Birlikler,  bundan böyle  çiftçilerin refahı ve ürünlerinin geliştirilmesi ve pazarlanması üzerine odaklanacaklardır.

 

Hazırlanan Tarım Reformu Projesi kapsamında, kooperatiflerin bugünkü konumlarının araştırılması, kooperatiflerde verimliliğin artırılması ve kooperatif ortaklarına daha kapsamlı hizmet sunmak için bir Kooperatif Geliştirme ve Destekleme Merkezi kurulması öngörülmüştür.

 

Ülkemizde Tarım sektöründe ürün pazarlanması ve çiftçiyi destekleme amacı ile kurulan kooperatifler Avrupa Birliği ülkelerindeki kooperatifçilik anlayışından çok uzak bir konumda bulunmaktadır. Bu nedenle, 1163 sayılı Yasa kapsamında faaliyetlerini sürdüren ve Tarım sektöründe aktif olan kooperatifler, geçmiş performanslarına oranla, yeni dönemde kendilerini yeniden yapılandıracaklardır.

 

4572 sayılı Kanunla;

 

- Tarım satış kooperatif ve birliklerinin yeniden düzenlenmesiyle yetinilmemiş, bu kuruluşların yeniden yapılandırılması için yasal bir çerçeve oluşturulmuştur.

 

- 3186 sayılı kanunda Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’na, tarım satış kooperatifleri ve birlikleri üzerinde önemli konularda tanınan vesayet yetkileri kaldırılmıştır.

 

- Diğer yandan, bu kanunla kooperatif ve birliklerin kurulabilmesi kolaylaştırıldığından, kooperatif enflasyonunu önlemek, aynı bölgede çok sayıda ve etkisiz oluşumları engellemek amacıyla, tarım satış kooperatiflerde kurucu ortak sayısı otuza çıkarılmıştır.

 

-  Kooperatif ve birliklerin, ilk işleme hüviyetindeki işletmeleri dışında kalan sanayi tesislerini anonim şirket statüsünde ayrı birer tüzel kişilik olarak örgütlemeleri düzenlenerek, bu fabrika ve tesislerin verimli ve en karlı şekilde çalışması, sektörlerindeki rakipleri ile rekabet edebilmelerini sağlayacak bir yapı getirilmek istenmiştir. Bu kapsamda, birliklerin sahip oldukları mevcut sanayi tesislerinin anonim şirket haline dönüştürmelerinin önünde önemli bir engel teşkil eden vergiler için de belli bir süre ile sınırlı muafiyetler getirilmiş ve bu yolla mevcut sanayi işletmelerinin anonim şirket haline dönüştürülmesinin özendirilmesi amaçlanmıştır.

 

- Personelin, nitelikleri ve atama, nakil, terfi, görevden alma, kadro ve özlük hakları ile diğer esasların belirlenmesi kooperatif ve birliklerce hazırlanacak  yönetmeliklere bırakılmıştır. Böylece, bu işlemlerde devletin vesayet yetkisi tamamen kaldırılmıştır.

 

- Kanunda ayrıca,  kooperatif ve birliklerin hesap ve işlemlerinde, açıklık ve doğruluğu sağlamak; kredi teminini kolaylaştıracak uluslar arası standartları yakalamak, ortaklar ile yöneticileri bilgilendirmek ve yol göstermek  amacıyla, bu kuruluşların işlem, hesap ve varlıkları ile mali tablolarının, bağımsız denetim kuruluşlarına denetlettirilmesine imkan sağlayan bir düzenleme yapılmıştır.

 

-  Kooperatiflerin bağlı bulundukları birliğin kanun ve anasözleşmelere uygun olarak faaliyet konusuna ilişkin olarak belirleyeceği ilke ve esaslara uyma zorunluluğu getirilerek, kooperatif ve birlikler açısından hayati öneme sahip olan  bazı  faaliyet ve işlemlerde  birlikteliği sağlamak ve sağlıklı örgütlenmeyi gerçekleştirmek istenilmiştir.

 

- Diğer yandan, kooperatifler ve birliklerin mevcut sorunlarına çözüm oluşturulması ve bu kuruluşların yeniden yapılandırılarak, ekonomik etkinlik ve verimlilik ilkeleri çerçevesinde faaliyetlerini sürdürebilir bir yapıya kavuşturulabilmesi amacıyla, geçici süreyle çalışma, inceleme ve önerilerde bulunmak üzere yedi üyeden oluşan bir Yeniden Yapılandırma Kurulu’nun oluşturulması öngörülmüştür.

           

- Yeniden yapılandırma süresince, kooperatif ve birliklerin; 1.5.2000 tarihi itibariyle  özel bünye borçları ile yeniden yapılandırma nedeniyle oluşabilecek personel tazminatlarının  kurulun önerileri gözetilerek Hazinece üstlenilmesi öngörülmüştür. Özel bünye borçları ile personel tazminatlarının Hazine tarafından üstlenilmesiyle; kooperatif ve birliklerin üzerindeki gider ve borç yükü kaldırılıp, bu kuruluşların güçlü bir mali yapı ile piyasa koşullarında verimli ve etkin bir şekilde faaliyet göstermeleri sağlanmış olacaktır.

 

- Yeniden yapılandırma süresince, kooperatif ve birliklerin yeniden yapılandırılması amacıyla alınacak her türlü denetim, danışmanlık ve diğer hizmetler için yapılacak ödemeler Hazine tarafından karşılanacaktır.

 

- Getirilen düzenlemelerle özerk bir yapıya kavuşturulan kooperatif ve birlikler, piyasa koşullarında faaliyet gösterecekler ve sisteminin risklerini taşıyacaklarından sistemle bütünleşmeleri gerekecektir.

 

TSKB’lerin Yeniden Yapılandırılmasında Aranacak Temel Kriterler

 

Tarım Satış Kooperatifleri Birliklerinin Yeniden Yapılandırılması sürecinde her Birlik için yeniden yapılanma çerçevesi oluşturulurken, yaklaşımda tutarlılık olması ve her Birlik için aynı temel kriterlerin uygulanması önemlidir.  Bu kriterler şunlardır:

 

Birliklerin yeniden yapılanma planları net ve gerçekçi bir şekilde işlenen ürünlerin Pazar olanakları üzerinde odaklaşacaktır. Özellikle, Tarım Satış Kooperatifleri Birliklerinin faaliyet gösterdikleri pazarlarda sağlam orta vadeli hedefleri olmalı ve bir yandan hukuksal ve mali bağımsızlıklarını sürdürürken bir yandan da uluslararası kalite, fiyat ve teslimat gereklerini karşılayabilmelidirler,

 

Yeniden yapılanma planları, Birliklerin ana faaliyetleri için merkezi nitelikte olan ve en azından orta vadeli geleceği olduğu kanıtlanabilen temel faaliyetleri içermeli ve faaliyetler bunlar üzerinde odaklaşarak hammaddelerin her işlenme aşamasında katma değer eklenmesini sağlamalıdır,

 

Tali ya da ciddi biçimde zarar eden faaliyetler dikkatle gözden geçirilerek bunlar ya bulundukları durumda satma ya da satılabilir bir düzeye getirme amacı gözetilerek dikkatlice yönetilmelidir. Bu stratejilerden hiçbiri kabul edilebilir bir süre içinde uygulanamadığı takdirde, faaliyet asgari masrafla elden çıkarılacak ya da kapatılacaktır.

 

Temel faaliyetlerde verimlilik ve karlılığın, üretim maliyetini özel sektördeki düzeye indirmek için tasarlanmış uygun eylemlerin zamanında uygulanması da dahil olmak üzere profesyonel ve etkin bir yönetimle artırılması gerekmektedir. Bu temel faaliyetler şöylece  maddeler maddeler halinde özetlenebilir. 

 

İşgücü fazlasının azaltılması ve ücretlerin kademeli olarak rakiplerle aynı düzeye getirilmesi yoluyla işgücü maliyetlerinin düşürülmesi,

 

Dolaylı üretim giderleri ve diğer genel giderlerin gözden geçirilmesi ve uluslararası endüstri düzeylerine indirilmesi,

 

İşgücü ve varlıkların üretkenlik düzeylerinin endüstri standartlarına uygun hale getirilmesi,

 

Üretim kapasitesinin halihazırdaki pazar tarafından belirlenen gereksinimlere uygun hale getirilmesi, sosyal ve altyapı bakım giderlerinin azaltılması, daha yüksek kapasite kullanımı ve daha düşük enerji tüketimi de dahil olmak üzere işletme verimliliğini artırmak ve maliyetleri düşürücü tedbirlerin alınması,

 

Mevcut yönetimin ve yöneticilerin yeterlilikleri ve yapısal konum ile  vasıflarının gözden geçirilmesi ve yönetimin etkinliğini, denetlenebilirliği ve sorumluluğu artırmak için tasarlanmış uygun ve nitelikli rapor verme ve yetki seviyelerinin yeniden belirlenmesi. Zayıf olunan alanlar yeniden eğitimle, veya bunun mümkün olmadığı hallerde uygun personel alımıyla sistemin güçlendirilmesi

 

Ekonomik olmayan ana faaliyet dışı varlıkların satışı yoluyla ek finansman kaynaklarının yaratılması gerekmektedir. Temel bir işletme sektöründe karlı  kullanım alternatif bulunamayan varlıklar mevcut yöntemlerce geliştirmek yerine ticari getiri sağlayacak şekilde satılmalı ya da kiraya verilmelidir. Yöneticiler ilgili olmayan alanlarda deneyim ve uzmanlığa sahip olmayabilirler, bu nedenle ana hedef temel faaliyetlerde verimliliği ve getiriyi maksimize etmek konusunda odaklaşmalıdırlar.

 

Tüm yeniden yapılanma planları, beklenen işletme sermayesi gereksinimlerinin kesin belirlenmesi, orta vadeli kredi tahminleri ve özkaynak ihtiyaçları ve fon kaynakları da dahil olmak üzere, en az son iki yılı kapsayan ayrıntılı nakit akış projeksiyonları, kar ve zarar tahminleri, bilanço tahminleri ve (eğer varsa) yatırım planlarını içerecek şekilde hazırlanacak ve bu projeksiyonlarda her Tarım Satış Kooperatifleri Birliğinin nasıl pozitif bir nakit akışı yaratmayı, pozitif nakit dengelerini korumayı, yatırımlarını finanse etmeyi, düzgün bir bilanço sürdürmeyi ve son olarak, yeterli bir kar ve özsermaye getirisi sağlamayı planladığı belirtilmelidir. Ticari bankalardan krediler ya da stratejik yatırımcılar tarafından sağlanacak yeni öz sermaye gibi dış fon kaynakları, vade ve borçlanma şartları da dahil olmak üzere net biçimde belirtilecektir.

 

Çoğu yeniden yapılanma önlemleri ve yatırım planları az harcama ile gerçekleştirilebilir, ancak bazıları için önemli sermaye gereksinimleri olacaktır. Bu ikinci durumda, herhangi bir harcama taahhüdüne girmeden önce tüm projelerin mali kapasite ve karlılığın ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmesinin yapılması önemlidir. Ayrıca, bu yatırımı finanse etmek için gerekli olan uzun vadeli kredilerin kaynağı ve tutarı da dahil olmak üzere ayrıntılı bir finansman planı hazırlanacaktır.

 

Özetle, yönetimin orta ile uzun vadeli potansiyele sahip olan temel faaliyetleri belirlemesi ve bu kilit alanda verimliliği artırma ve maliyetleri düşürme konularında odaklaşması gereklidir. Diğer temel nitelikte olmayan faaliyetler ve varlıklar ayrı birimler olarak tesis edilmeli ve eğer mümkünse satılmalı, ya da satılmaları mümkün değilse kapatılmalıdır. Temel alanlarda gerekli sermaye yatırımları için fonlar, özellikle temel olmayan faaliyetlerin satışından elde edilecek gelirlerden temin edilmeli ve ancak bu mümkün değilse dış borçlanma yoluna gidilmelidir.

 

Birliklerin yeniden yapılanma çerçevesinin uygulanması her aşamada hedefleri, zaman çizelgesini ve sorumlulukları net bir şekilde tanımlayan düzenli ve yönetilen bir yaklaşım gerektirmektedir. Çeşitli konuların ve eylemlerin göreceli önemi Tarım Satış Kooperatifleri Birliklerinin konumlarına göre değişiklik gösterecektir.

 

Tarım Satış Kooperatifleri Birliklerinin bir yeniden yapılanma stratejisi formüle etmesi ve ayrıntılı bir Yeniden Yapılandırma Planı tasarlaması gerekecektir. Bu Yeniden Yapılanma Planı Birliğin yeniden yapılanmasını değerlendirmek, uygulamak ve kontrol etmek için kilit belge olacaktır. Bu Yeniden Yapılanma Planı Birlikler tarafından hazırlanmış olan, 2000-1 Mali Yılı için DFIF kredilerini belirleme ihtiyacına dayalı ve dolayısıyla, o mali yıla ilişkin nakit ihtiyaçları üzerinde odaklaşan İş Planlarından ayrıca özenle hazırlanacak bir belgedir. Yeniden Yapılanma Planları geleceğe bakacaktır. Tarım Satış Kooperatifleri Birliklerinin yönetim kurulu üyeleri ve yöneticilerine detaylı Yeniden Yapılandırma Planlarının hazırlanmasında teknik yardım verilmesi gerekli olacaktır. Bu son derece profesyonel bir çalışma olup, halen Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri bünyesinde mevcut olmayan bir uzmanlık gerektirmektedir.

 

 

Kooperatif ve Birliklerin Pamuk Pazarındaki Rolü ve Getirilen Düzenlemelerin Buna Olası Etkileri

 

Pamuk üretiminin yoğun olduğu bölgelerde, pamuk piyasasının oluşmasına önemli katkılar sağlamak amacıyla tarım satış kooperatif ve birlikleri kurulmuştur. İştigal konusu pamuk olan üç büyük  birlik (Tariş, Çukobirlik ve Antbirlik) bulunmaktadır. Bu birliklerin, kuruluş yılları, kuruldukları iller, faaliyet bölgeleri ve ortak sayıları ile bağlı kooperatif sayıları aşağıdaki Tablo-1’de gösterilmektedir.

 

Tablo-1: Pamuk Tarım Satış Kooperatif Birlikleri

Birlik Adı

 Kuruluş Yılı

İli

Faaliyet Bölgesi

Kooperatif Sayısı

Ortak Sayısı

Tariş-Pamuk Birliği

1949

İzmir

Aydın, Balıkesir, Çanakkale, Denizli, İzmir, Manisa, Muğla

44

54.557

Çukobirlik

1940

Adana

Antalya, İçel, Hatay, K.maraş, Ş.urfa, Elazığ, Diyarbakır, Adıyaman, Mardin, G.antep, Batman, Şırnak

40

63.003

Antbirlik

1952

Antalya

Antalya

6

29.046

Toplam

 

 

 

90

146.606

Kaynak: Sanayi ve Ticaret Bakanlığı kayıtları ve Birlik verileri

 

Tablo-1’de  de görüleceği üzere, iştigal konusunu pamuk oluşturan üç birlik bağlı 90 tarım satış kooperatifi ile toplam 146.606 ortağa hizmet sunmaktadır. Pamuk pazarlama kanalı olarak kooperatif ve birlikler üreticiler açısından önemli bir yere sahiptir.

 

Birliklerin son altı yılda almış oldukları kütlü pamuk miktarları ve bunların Türkiye rekoltesindeki payları aşağıda Tablo-2’de gösterilmektedir.

 
Tablo-2: Birliklerin Alım Miktarları ve Türkiye Rekoltesindeki Payı

Yılı

Türkiye Rekoltesi

Tariş Alım Miktarı

Çukobirlik Alım Miktarı

Antbirlik Alım Miktarı

Toplam Birlikler Alımı

Toplam Üretim İçindeki Payı

1995

2.182.637

159.383

83.414

61.806

304.603

14,0

1996

2.089.220

178.008

48.806

55.179

281.993

13,5

1997

2.049.751

170.137

64.420

42.742

277.299

13,5

1998

2.224.922

272.201

208.532

55.011

535.744

24,1

1999

2.301.223

247.825

138.950

51.959

438.734

19,1

2000

2.246.295

194.643

123.638

35.682

353.963

15,8

Ortalama

2.182.341

203.700

111.293

50.397

365.389

16,7

 

Yukarıdaki verilerden de anlaşıldığı üzere, yıllara göre değişmekle birlikte üç pamuk birliği Türkiye kütlü pamuk üretiminin ortalama % 17’sini alarak değerlendirmektedirler.

 

Ayrıca, Birlikler –biçilen role bağlı olarak- alıcı sıfatıyla pamuk piyasasına girerek bir denge ve regülatör işlevi görerek fiyatların hedeflenen düzeyin altına inmesini engellemişlerdir. Alım fiyatları iç ve dış piyasa koşullarından farklı olarak (genelde üretici maliyetleri ve hükümetlerin yönlendirmelerine göre) belirlenmiştir.

 

Diğer yandan, devlet destekleme alımları döneminde karar mekanizmasının kendilerinde olmaması nedeniyle borsada etkileri göreli olarak daha az olan birlikler, kendi nam ve hesabına ürün almaya başladıkları 1994 yılından itibaren borsadaki etkinliklerini artırmaya başlamışlardır. Birlikler özellikle Tariş, işlem hacmine bağlı olarak borsadaki fiyat oluşumuna bir ölçüde müdahale edebilecek güce sahip olmuştur.

 


 
SONUÇ

 

Kooperatif ve birlikler, getirilen yeni düzenlemeler karşısında bundan böyle;

- Piyasa sisteminin risklerini taşıyacakları için, varlıklarını sürdürebilmek ve diğer özel sektör kuruluşlarıyla rekabet edebilmek için, ana faaliyetlerine ağırlık verecek ve atıl varlıklarını öz sermayelerini güçlendirecek şekilde değerlendireceklerdir.

 

- İşleyip pazarlayabilecekleri kadar ürün alacaklar, piyasa fiyatlarını veri kabul edecekler ve mali planlarını buna göre yapacaklar; ancak, karlarını maksimize etmek bu kuruluşlar için daha da önemli bir hale geldiğinden, piyasa fiyatlarını üretici lehine yönlendirmeye çalışacaklardır.

 

- Bunun için, kaliteye ve verime önem verecekler ve piyasadaki ağırlıklarını artırabilmek amacıyla da, pazar paylarını artırmaya çalışacaklardır.

 

- Devletin etki alanı dışına çıktıklarından kendi kendilerini yönetir bir konumda olacaklar ve basiretli bir tacir gibi hareket edeceklerdir.

 

- Gereksiz giderlerden kaçınacaklar, gider azaltıcı önlemler alacaklar ve pazarlama ve yeni pazar arayışlarına odaklanacaklardır.

 



[1] Tarımsal Ekonomi Araştırma Enstitüsü

2 Sanayi ve Ticaret Bakanlığı,