GENETİK YAPISI DEĞİŞTİRİLMİŞ PAMUK ÇEŞİTLERİ ÜZERİNDEKİ TARTIŞMALAR VE ÜLKEMİZ AÇISINDAN EKONOMİK OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ

 

 

 

Cafer MART             Cuma AKBAY

K.S.Ü. Ziraat Fakültesi, Kahramanmaraş

 

 

 

ÖZET

 

Bünyelerine yabancı gen transfer etmek suretiyle elde edilen transgenik veya genetik yapısı değiştirilmiş pamuk çeşitleri 1995 yılından itibaren ticari olarak üretilmeye başlanmıştır. Başta A.B.D olmak üzere Çin, Avustralya, Brezilya gibi ülkelerde ekim alanı önemli sayılabilecek boyutlara ulaşan transgenik pamuk çeşitleri bu aşamada zararlı böceklerden Yeşilkurt, Heliothis spp. ve Pembekurt Pectinophora gossypiella (Saund.) ile bazı herbisitlere karşı dayanıklılık kazandırılmış pamuk çeşitleri olarak üreticilerin kullanımına sunulmuştur.

Genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar üzerinde yapılan tartışmalardan transgenik pamuk çeşitlerini soyutlamak mümkün değildir. Bitki yetiştiriciliğinde devrim niteliğindeki bu yeni teknoloji farklı açılardan tartışılmaktadır. Her şeyden önce etik olarak karşı çıkılmakta; insan ve hayvan sağlığı açısından değerlendirildiğinde insanlarda ve hayvanlarda geniş etkili antibiyotiklere dayanıklı hastalıkların artmasına neden olabileceği öne sürülmekte; çevre üzerindeki etkileri tartışılmakta ve en önemlisi böceklerin bu ürünlerin ürettiği toksinlere karşı zaman içerisinde dayanıklılık kazanabileceği belirtilmekte; herbisitlere dayanıklılık kazandırılan bitkilerdeki genlerin diğer bitkilere tozlaşma yoluyla geçme ihtimalinden söz edilmekte ve bu hususlar ülkelere göre farklı bir şekilde yorumlanmaktadır.

Tartışılan yönleri bulunmakla birlikte, genetik yapısı değiştirilmiş pamuk çeşitlerinin tarımı ile, tarımsal savaş girdilerinin önemli oranda azalacağı ve buna bağlı olarak üreticilerin reel kazançlarının artacağı göz ardı edilemeyecek gerçekler olarak kabul edilmektedir.

Genetik yapısı değiştirilmiş pamuk çeşitlerinde hedef zararlılar durumundaki Heliothis spp. ve P. gossypiella’nın durumu incelendiğinde, her iki zararlı da ülkemiz pamuk alanlarında bulunmakta; Heliothis spp. daha çok Çukurova Bölgesi’nde ilaçlamayı gerektirecek yoğunluğa ulaşmakta ve bir sezonda 1-3 uygulama yapılmaktadır. P. gossypiella’ya karşı ise daha çok kültürel önlemlere ağırlık verilmekte, ancak son yıllarda bu önlemlerin uygulanmaması sonucu Çukurova ve Ege Bölgesi’nde yoğunluğu giderek artmaktadır.

Bu derlemede, genetik yapısı değiştirilmiş pamuk çeşitlerinin yararları ve üzerinde tartışılan yönleri irdelenecek, ülkemiz koşullarında hedef zararlıların ve yabancıotların konvensiyonel savaşım yöntemleri ile transgenik pamuk çeşitlerinin kullanımı ekonomik olarak karşılaştırılacaktır.

 

1. GİRİŞ

Yaklaşık 15-20 yıl önce başlayan çalışmalar sonucunda genetik yapısı değiştirilmiş (GDO) pamuk çeşitleri geliştirilmiş ve 1996 yılından itibaren ticari olarak üreticilerin kullanımına sunulmuştur. Bilindiği gibi entomopatojen bir bakteri olan Bacillus thuringiensis değişik böceklere karşı yıllardır biyolojik mücadele kapsamında kullanılmaktadır. B. thuringiensis var. kurstaki toksik proteinini üreten gen transferi yapılmış pamuk çeşitleri “Bt pamuk” olarak isimlendirilmekte ve başta Yeşilkurt (Heliothis zea, H. virescens) ve Pembekurt (Pectinophora gossypiella (Saund.)) olmak üzere bazı lepidopter türlere karşı yüksek düzeyde dayanıklılık göstermektedir. Genetik yapısı değiştirilmiş pamuk çeşitlerinden bir diğeri de herbisitlere dayanıklılık kazandırılmış pamuk çeşitleridir ve BXN çeşitler olarak isimlendirilmektedir. 1996 Yılından başlayarak başta A.B.D. olmak üzere Arjantin, Avustralya, Çin, Meksika ve Güney Afrika’da genetik yapısı değiştirilmiş pamuk çeşitlerinin geniş alanlarda ekimine başlanmıştır. 1999/2000 Döneminde A.B.D.’de toplam pamuk ekiliş alanlarının yaklaşık % 60’ında bazı zararlı böcek türlerine ve herbisitlere dayanıklı GDO pamuk çeşitleri ekilmiştir (Chaudhry, 2000). Önümüzdeki yıllarda GDO pamuk çeşitlerinin ekim alanlarının daha da artması beklenmektedir.

Her yeni teknolojide olduğu gibi, genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar da taşıdıkları yararlar ve riskler açısından tartışılmaktadır. Teknoloji üzerindeki tartışmalar daha çok genetik yapısı değiştirilmiş gıdaları tüketen canlılarda değişik antibiyotiklere karşı dayanıklılık oluşma riski, hedef böceklerin Bt toksinlerine karşı dayanıklılık kazanabileceği, herbisitlere dayanıklılık kazandırılan çeşitlerden yabancıotlara gen taşınması riski üzerinde yoğunlaşmaktadır. Genetik yapısı değiştirilmiş organizmaları savunanlar, önümüzdeki 40 yıl içerisinde artacak olan dünya nüfusunu beslemek için, mevcut üretimin asgari ikiye katlanmasının şart olduğunu ve bunu sağlayacak en son teknolojik gelişmenin genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar olduğunu belirtirken; bu teknolojiye karşı çıkanlar, genetik yapısı değiştirilmiş organizmaların normal bitkilerden çok farklı olduğunu ve yasaklanması gerektiğini öne sürmektedir (Uyanık, 2000). Bu tartışmalar GDO pamuk çeşitleri üzerinde de yapılmakta, bazı ülkelerde GDO pamuk çeşitlerinin ekiliş oranı % 60’lere ulaşırken, bazı ülkelerde GDO pamuk çeşitlerinin ekimine izin verilmemekte veya GDO pamuk çeşitlerinden elde edilen ürünlerin kullanılmasına kısıtlamalar getirilmektedir.

GDO pamuk çeşitleri ülkemiz koşullarında denemelere alınmış fakat bu güne kadar ekim izni verilmemiştir. Bu derlemede, GDO pamuk çeşitlerinin ekimine izin verilip verilmemesinde etkili olabilecek pamuk üretim maliyetleri ve hedef zararlıların durumu üzerinde durulacak ve GDO pamuk çeşitleri üzerinde tartışılan noktalar ülkemiz koşullarında değerlendirilmeye çalışılacaktır.

 

2. TÜRKİYE PAMUK ÜRETİM MALİYETLERİ

Dünya’da en fazla pamuk üretim değerine sahip olan 10 ülkenin bazı önemli girdilere ait maliyetler ile toplam kütlü maliyetleri Cetvel 1’de verilmiştir. Cetvel 1’in incelenmesinden de anlaşılacağı gibi, ICAC’ın Çukurova pamuğunu esas alan verilerine göre girdilerden tohum maliyeti hektara 16.1 dolar civarında olup toplam kütlü maliyeti içerisinde % 1.1’lik bir paya sahiptir ve değerlendirmeye alınan ülkeler (Çin, A.B.D., Hindistan, Pakistan, Türkiye, Arjantin, Brezilya, Suriye, Mısır ve Avustralya) içerisinde en düşük orandır. Tohum maliyetinde olduğu gibi sulama maliyetinin toplam maliyet içerisindeki payı da % 4.2’lik payla A.B.D. ve Avustralya’dan sonra üçüncü sırada yer almaktadır. Türkiye’de hektara sulama maliyeti 63.9 dolardır (Anon., 1998).

Türkiye açısından dikkati çeken girdilerden birisi de zararlı böceklerle savaşım giderleridir. Türkiye hektara 369.3 dolarlık bitki koruma maliyeti ile birinci sırada yer almakta ve bitki koruma maliyetlerinin toplam kütlü maliyeti içerisindeki payı % 24.5’i bulmaktadır. Bitki koruma uygulamaları içerisinde ise ağırlıklı olarak böceklerle mücadele yer almaktadır. GDO pamuk çeşitlerinde hedef alınan zararlı türler irdelendiğinde, Bt pamuk çeşitlerinin dayanıklılık gösterdiği zararlı türlerden yeşilkurta karşı her yıl yaklaşık 125 000 hektar alanda ilaçlı mücadele yapılmaktadır. İlaçlı mücadelesinde yer ve yıllara bağlı olarak 1-3 uygulama gerekmektedir. Pembekurt için ise yaklaşık 362 400 hektar alanda tarla temizliği yapılmakta, 12 705 ton çiğit fumigasyon işlemine tabi tutulmaktadır (Anon., 2001). Pamuk alanlarında zararlı yabancıotlarla mücadele ise yaklaşık 436 800 hektarlık bir alanda yapılmaktadır. Türkiye pamuk üretim maliyeti içerisinde yabancıotlarla mücadele % 4.9’luk payla 73.6 dolar olarak gösterilmektedir. Daha çok çapalamadan kaynaklanan yabancıot mücadele maliyeti diğer ülkelerle karşılaştırıldığında Brezilya’dan sonra en düşük oran olarak karşımıza çıkmaktadır.

 

 

Cetvel 1. Türkiye pamuk üretiminde bazı önemli girdilerin hektara maliyeti ($) ve toplam kütlü maliyeti içerisindeki payı (%)

 

 

Ülke

 

Tohum

 

Gübreleme

 

Sulama

Zirai Mücadele

Yabancıot Mücadelesi

 

Hasat

Toplam kütlü maliyeti ($/ha)

Maliyet

%

Maliyet

%

Maliyet

%

Maliyet

%

Maliyet

%

Maliyet

%

Çin

48.9

5.7

95.1

11.1

45.0

5.3

142.9

16.7

70.5

8.2

86.9

10.1

856.4

A.B.D.

41.4

5.6

114.9

15.6

14.9

2.0

126.0

17.2

-

-

-

-

734.2

Hindistan

11.9

1.4

84.5

10.2

54.8

6.6

133.9

16.2

59.5

7.2

247.6

30.0

824.4

Pakistan

11.8

2.4

67.1

13.9

49.0

10.1

107.1

22.2

25.5

5.3

55.1

11.4

483.5

Türkiye*

16.1

1.1

177.1

11.8

63.9

4.2

369.3

24.5

73.6

4.9

251.1

16.7

1506.7

Arjantin

25.0

6.5

-

-

23.7

6.1

19.3

5.0

53.3

13.8

134.2

34.8

386.0

Brezilya

15.0

1.8

167.9

19.7

42.7

5.0

150.4

17.7

8.6

1.0

282.1

33.1

851.3

Suriye

20.0

1.4

95.4

6.8

360.0

25.6

10.0

0.7

115.2

8.2

340.0

24.2

1406.9

Mısır

35.3

3.4

158.9

15.4

79.5

7.7

35.2

3.4

81.7

7.9

239.2

23.2

1031.2

Avustraly

23.9

1.8

132.2

10.1

43.0

3.3

234.1

17.8

87.6

6.7

477.7

36.3

1315.3

*Çukurova pamuk üretim maliyeti esas alınmıştır.

 

Verimi olduğu kadar zararlı ve hastalık şiddetini de etkileyebilen gübre maliyeti de oldukça yüksek olup hektara yaklaşık 177.1 dolardır. Gübre maliyetinin toplam kütlü maliyeti içerisindeki payı % 11.8 olup birim alana yüksek gübre kullanan ülkeler arasındadır. ICAC raporunda, Türkiye’de azotlu gübrelerin gereğinden fazla, potasyumlu gübrelerin az kullanıldığına işaret edilmektedir.

Azotlu gübrelerin fazla kullanılması, bazı emici zararlıların yoğunluğunun artmasına neden olurken, potasyumlu gübrelerin az kullanılması pamuk bitkilerinin hastalık etmenlerine dayanıklılığını olumsuz yönde etkilemektedir. Türkiye’de pamuk yetiştiriciliğini olumsuz yönde etkileyen unsurlardan biri olarak gösterilen hasat maliyeti hektara 251.1 dolardır. Hasat maliyeti toplam maliyetin % 16.7’sini oluşturmaktadır. Makinalı hasadın yaygınlaşması ile hasat maliyetinin düşmesi beklenmektedir.

ICAC’ın Ege Bölgesi pamuğunu esas alan verilerine göre de durum çok farklı değildir (Chaudhry, 1995). Türkiye, önemli pamuk üreticisi ülkeler arasında hektara 200 dolar ile en fazla gübre maliyetine sahip ülke olarak yer almakta, yüksek gübre maliyetine gerekçe olarak yüksek dozda azotlu gübre kullanımı gerekçe gösterilmektedir. Yabancı ot mücadelesinde de  hektara 113 dolarlık maliyet ile birinci sırada yer almaktadır. Zararlı böcekler ile mücadelede de hektara 300 dolara yakın maliyet ile birinci sırada yer almaktadır. Türkiye’yi, önemli bir sorun olan yaprak kıvırcıklığı virüsünün vektörü durumundaki beyazsinek mücadelesi nedeniyle 194 dolar ile Pakistan ve yeşilkurt türlerinde insektisitlere karşı dayanıklılık nedeniyle ilaç tüketimi artan Çin 143 dolarla izlemektedir. Sulama konusunda Ege Bölgesi Çukurova’dan farklılık göstermekte, sulama maliyeti açısından Türkiye sulama maliyeti yüksek ülkeler arasında yer almaktadır.

Arazi kirası dikkate alınmadan 1 kg kütlü pamuğun maliyeti Türkiye’de 0.49 $/kg, İsrail’de 0.51 $/kg, Pakistan’da 0.25 $/kg, Avustralya’da 0.39 $/kg, Arjantin ve Çin’de 0.31 $/kg olarak belirtilmektedir (Özmen, 2000). Rakamlardan da anlaşılacağı gibi, Türkiye üretim maliyeti yüksek ülkeler arasında yer almaktadır.

 

 

3. GENETİK YAPISI DEĞİŞTİRİLMİŞ PAMUK ÇEŞİTLERİ ÜZERİNDEKİ TARTIŞMALAR

GDO pamuk çeşitlerinin en önemli avantajlı yönü olarak sağladığı verim ve kalite artışı gösterilmektedir. Bt pamuk çeşitlerinde, yeşilkurt ve pembekurta karşı var olan dayanıklılığın, verimi arttırdığı ve/veya zararlı böcekleri kontrol altına almak amacıyla kimyasal mücadeleye duyulan gereksinimi azalttığı öne sürülmektedir. A.B.D.’de Bt pamuk ve standart çeşitlerin karşılaştırılmasının yapıldığı çalışmalarda bu savı destekleyen sonuçlar alınmıştır. Stark (1997), genetik olarak değiştirilmiş pamuk çeşitleri ile konvensiyonel pamuk çeşitlerinin karşılaştırıldığı çalışmasında, Bt pamuk ekimi yapan üreticilerin %70’nin konvensiyonel çeşitlere oranla daha fazla verim elde ettiğini ve Bt pamuk ekilen alanlarda hektara verim artışının ortalama 11.6 kg olarak tespit edildiğini ve ekonomik olarak hektara 247 dolarlık bir artı sağladığını bildirmektedir. Araştırıcı, Bt pamuğun en önemli avantajının ilaç uygulama sayısının azalmasında görüldüğünü, ortalama ilaç uygulama sayısının Bt pamuk ekimi yapılan alanlarda 1.1 iken, konvensiyonel pamuk çeşitlerinin ekildiği alanlarda 3.6 olduğunu belirtmektedir. Edens and Lentz (1998), genetik olarak modifiye edilmiş pamuk çeşitlerinin ekonomik analizini yaptıkları çalışmalarında, yeşilkurt türlerinin yoğunluğunun normal veya düşük olduğu yıllarda Bt pamuğun geleneksel kontrol yöntemlerine göre ekonomik olmadığını, ancak sözü edilen zararlı türlerin yoğunluklarının yüksek olduğu 1995 yılında üretim maliyeti ve verim açısından üreticilere daha ekonomik bir alternatif olduğunu bildirmektedir. Bryant et all., (1999), Bt pamuk çeşitleri ile konvensiyonel çeşitlerin performanslarının karşılaştırıldığı üç yıllık çalışmalarında, üç yılda tüm denemelerde Bt pamuk çeşitlerinin daha yüksek verim verdiğini, net getiri olarak irdelendiğinde 20 gözlemden 13’ünde pozitif bir sonuç elde edildiğini, Bt pamuk çeşitlerinde hektara net gelirde 1996 yılında 215 dolarlık, 1998 yılında 161 dolarlık artış, 1997 yılında ise 67 dolarlık azalış olduğunu bildirmektedir.

GDO pamuk çeşitleri üzerinde tartışılan en önemli konulardan birisi, Bt pamuk çeşitlerinde hedef zararlıların devamlı olarak Bt toksini ile karşı karşıya kalacağından, hedef zararlıların Bt pamuk çeşitlerince üretilen toksinlere direnç kazanabileceğidir. Bazı araştırıcılar dayanıklılık sorununu şu anda gerek bir insektisit olarak doğrudan uygulanan B. thuringiensis içeren preparatların, gerekse B. thuringiensis toksik proteinini üreten genetik yapısı değiştirilmiş bitkilerin geleceği için önemli bir tehdit olarak göstermektedir (Tuncer ve Ecevit, 1994). Son yıllara kadar sadece ambar zararlılarında B. thuringiensis ürünlerine karşı dayanıklılık oluştuğuna dair bulgulara rastlanırken, Stone et al. (1989), gen transferi ile dayanıklılık kazandırılan organizmalarda da direnç oluştuğunu ve dayanıklılık sorununun sadece depo zararlıları ile sınırlı olmadığını ortaya koymuştur. Hedef zararlıların Bt pamuk çeşitleri tarafından üretilen toksik proteine direnç kazanmaları, aynı zamanda B. thuringiensis içeren ve özellikle meyve alanlarında kullanılan preparatlara da dayanıklılık kazanması anlamına gelmektedir. Bu nedenle Bt pamuk çeşitlerinin entegre mücadelenin bir parçası olarak düşünülmesi gerektiği belirtilmekte ve dayanıklılık riskinin ortadan kaldırılması için bazı stratejiler önerilmektedir. Örneğin, Bt pamuk çeşitlerinde hedef zararlılarda Bt toksinine karşı direnç oluşumunu engellemeye yönelik olarak pamuk üreticilerine tarlalarının belli bir kısmına konvensiyonel çeşit ekmeleri tavsiye edilmektedir. Bu amaçla, 100 dekarlık bir alana Bt pamuk çeşidi ekildiğinde bitişiğine 25 dekarlık bir alana konvensiyonel çeşit ekilmesi önerilmekte ve konvensiyonel çeşit ekimi yapılan alanda B. thuringiensis içeren preparatların kullanılmaması istenmektedir. Diğer bir seçenek olarak ise, 100 dekarlık Bt pamuk ekilen alan yanına 4 dekar konvensiyonel çeşit ekimi önerilmekte, ancak konvensiyonel çeşit ekimi yapılan alanda Lepidoptera takımına bağlı zararlı türlere karşı B. thuringiensis içeren preparatlar da dahil olmak üzere hiçbir ilaç uygulaması yapılmaması istenmektedir. Bu öneriler lepidopter türlerin Bt toksinlerine karşı direnç kazanmaması veya direnç oluşumunun geciktirilmesi amacıyla 96/4 ve 80/20 stratejileri olarak isimlendirilmektedir (Mills and Mullins, 1999).

GDO pamuk çeşitlerinden herbisitlere dayanıklılık kazandırılmış pamuk çeşitleri üzerindeki en önemli endişe, dayanıklılık kazandırılmış bitkilerdeki genlerin yabancıotlara veya diğer kültür bitkilerine sıçrama ihtimalidir. Böyle bir olasılığın gerçekleşmesi durumunda herbisitlere dayanıklı yabancıotların ortaya çıkacağı ve mücadelesinin mümkün olmayacağı öne sürülmektedir.

GDO pamuk çeşitlerine karşı çıkılmasının nedenlerinden biri de, genetik yapısı değiştirilmiş ürünlerden elde edilen gıda maddelerini tüketen canlılarda hastalıklara neden olan bazı hastalık etmenlerinin antibiyotiklere karşı direnç kazanabileceği ihtimalidir. Son yıllarda gen aktarma işleminde antibiyotiklere dayanıklı gen içeren plasmid taşıyıcıların kullanılmasını gerektirmeyen başka tekniklerin kullanılması bu kuşkuları ortadan kaldırmıştır (Uyanık, 2000).

GDO’lar üzerinde tartışmalar yoğun bir şekilde devam etmekte, ancak Feldman ve ark.’nın da belirttiği gibi, ekonomik öneme sahip bitki çeşitleri geliştirmeyi amaçlayan bir teknoloji olarak GDO’ların görmezlikten gelinemeyecek kadar değerli olduğunu kabul etmek gerekir (Uyanık, 2000). Aynı araştırıcılar, GDO’ların insan, hayvan ve çevre üzerinde ne gibi etkilerinin olabileceğini kestirmenin zor olduğunu ve GDO’ların üretim ve kullanımına izin verilmeden önce muhtemel riskleri yönünden değerlendirmeye tabi tutulması gerektiği belirtmektedir.

 

4. GDO PAMUK ÇEŞİTLERİNİN TÜRKİYE AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ

Türkiye, 0.49 $/kg birim pamuk üretim değeri ile yüksek maliyete sahip ülkeler arasında yer almaktadır. Pamuk ve pamuk ürünleri üreten ülkelerle rekabetin yollarından birisi de üretim maliyetinin düşürülmesidir. Bu durumda yapılması gereken, Türkiye’de pamuk üretiminde diğer ülkelere göre yüksek olan zirai mücadele, gübreleme ve hasat girdilerinin düşürülmesine yönelik önlemlerin alınmasıdır. Zirai mücadele girdilerinin düşürülmesinde GDO pamuk çeşitlerinin ekimi bir alternatif olarak gündeme getirilebilir. Ancak, GDO pamuk çeşitleri üzerindeki tartışmalı noktaları ülkemiz açısından da değerlendirmekte yarar vardır. Her şeyden önce yeşilkurt ve pembekurdun durumunu incelemek gerekir. Yukarıda verilen çalışmalardan da anlaşılacağı gibi, Bt pamuk çeşitleri zararlı yoğunluğunun yoğun olduğu yıllarda birim alandan daha fazla ürün ve gelir elde edilmesini sağlamaktadır. Ayrıca ilaçlama sayılarını düşürmektedir. A.B.D. , Avustralya, Çin gibi ülkelerde yeşilkurt türlerinde değişik insektisitlere karşı görülen dayanıklılık nedeniyle ilaç uygulama sayıları Türkiye’den yüksektir. Örneğin, A.B.D.’nin değişik eyaletlerinde 1998 yılında 109 farklı lokasyonda yapılan örneklemeler sonucunda yeşilkurt türlerine karşı konvensiyonel pamuk ekilmiş alanlarda bir sezondaki ilaç uygulama sayısı 3.6 ile 6.2 arasında değişmekte ve tüm örneklemelerin ortalaması 5.3’ü bulmaktadır (Mullins and Mills, 1999). Bazı yıllar uygulama sayısı bu rakamları da aşabilmektedir. Verilen kaynaklarda da anlaşılacağı gibi, yoğunluğun yüksek olduğu durumlarda Bt pamuk çeşitlerinin ekonomik olarak getirisi yüksek çıkmaktadır. Ülkemizde ise yeşilkurt düzenli olarak her sezon ekonomik anlamda sorun olan bir zararlı değildir. Ekonomik olarak sorun oluşturduğu ve yoğunluğunun mücadele yapılacak düzeye ulaştığı yıllarda ise ilaç uygulama sayısı genellikle 1-2 olarak gerçekleşmekte ve 3 uygulamayı aşmamaktadır. Bt pamuk çeşitlerinin hedef zararlılarından biri olan ve son yıllarda Çukurova ve Ege Bölgesi pamuk alanlarında yayılma eğilimi gösteren pembekurt ile mücadelede ise kültürel önlemler gereği gibi uygulandığında başarılı sonuçlar alınabilmektedir. Dolayısıyla Bt pamuk çeşitlerinin ülkemizde kullanımı tartışılırken bu hususların dikkate alınmasında yarar vardır.

Bilindiği gibi GDO’lar konusunda tüketicilerin tepkileri ülkelere göre farklılıklar göstermektedir. Örneğin A.B.D.’deki tüketiciler GDO’lar konusunda herhangi bir tepki vermemekte, Avrupa ülkelerindeki tüketiciler ise GDO’lara sıcak bakmamakta ve ürünlerin üzerindeki etiketlerde GDO olup olmadığının yer almasını istemektedirler. Ülkemizde GDO pamuk çeşitlerinin kullanımına karar verirken, GDO pamuk çeşidi ekilmesinin özellikle Avrupa ülkelerine dış satımımızı nasıl etkileyeceği sorusuna yanıt aranmalıdır.

Gerek zararlılara dayanıklı Bt pamuk çeşitlerinin, gerekse herbisitlere dayanıklılık kazandırılmış BXN pamuk çeşitlerinin tek başına bir mücadele yöntemi olarak değerlendirilmemesi, entegre zararlı yönetimi içerisinde bir unsur olarak görülmesi, GDO pamuk çeşitlerinin üretimi konusunda aceleci davranılmaması ve teknolojinin çok gerisinde kalınmaması için bu konudaki araştırma çalışmalarına devam edilmesinde yarar vardır.

 

 

KAYNAKLAR

Anon., 1998. Survey of the cost of production of raw cotton. International Cotton Advisory Committee (ICAC), October 1998, Washington DC USA, p.109.

Anon., 2001. 2001 Yılı bitki koruma programı ve uygulama prensipleri. Tarım ve Köyişleri Bak., Kor. Kont. Gen. Müd., Ankara, 179 s.

Bryant, K.J., Robertson, W.C. and Lorenz, G.M., 1999. Economic evaluation of bollgard cotton in Arkansas. Prooceedings of the Beltwide Cotton Conference, Vol: 1:349-350.

Chaudhry, M.R., 1995. Cost of producing a kilogram of cotton. International Cotton Advisory Committee (ICAC) (1995), Washington DC USA.

Chaudhry, M.R., 2000. Current cotton situation in the world. International Cotton Advisory Committee (ICAC) (2000), Washington DC USA.

 

Edens, E.R. and Lentz, G.L., 1998. Economic analysis of genetically engineered Bt cotton for Tobacco budworm and Bollworm control. Prooceedings of the Beltwide Cotton Conference, Vol: 1:380-383

Mills, J.M. and Mullins, J.W., 1999. Bollgard cotton-three years of resistance management. Prooceedings of the Beltwide Cotton Conference, Vol: 2:1236-1237

Mullins, J.W. and Mills, J.M., 1999. Economics of bollgard versus non-bollgard cotton in 1998. Prooceedings of the Beltwide Cotton Conference, Vol: 2:958-961

Özmen, F., 2000. Uluslar arası pamuk üretim maliyeti. Cine-Tarım, Sayı.28:18-20

Stark, C.R., 1997. Economics of transgenic cotton: Some indications rased on Georgia producers. Prooceedings of the Beltwide Cotton Conference, Vol: 1:251-253

Stone, T.B., Sims, S.R. and Marrone, P.G., 1989. Selection of tobacco budworm for resistance to a genetically engineered Pseudomonas fluorescens containing the d endotoksin of B. thuringiensis subsp. kurstaki. J. Invert. Pathology, 53:228-234

Tuncer, C. ve Ecevit, O., 1994. Bacillus thuringiensis ürünleri ve böceklerde dayanıklılığın önemi. Türk. entomol. derg., 18:119-128

Uyanık, M., 2000. Genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar üzerindeki tartışmalar (Çeviri). Hasad, Sayı.182: 20-27