Avrupa Birliği'nde Tarımsal Destekleme II |
TARIM DÜNYASINDAN / Ali Ekber YILDIRIM Dünya Gazetesi 14 Haziran 2000 Geçtiğimiz hafta hububat alım fiyatları açıklandı. Hükümetin "milliyetçi" kanadından Tarım ve Köyişleri Bakanı Prof. Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp, günlerce yaptığı çelişkili açıklamalardan sonra, IMF Direktörü Carlo Cottarelli'nin tatile giderken bıraktığı fiyatı ilan etti. Rivayet odur ki, Bay Cottarelli'nin "110 bin liranın altında bir fiyat olsun" diye bıraktığı açıklamaya rağmen, hükümet IMF'e bağlılığının göstergesi olarak 102 bin lira fiyat vermeyi "milli bir görev" saymıştı. Bu fiyat elbette çok tartışılacak. Türkiye'nin en ücra köşelerine kadar örgütlenmiş, milyonlarca üreticinin üyesi olduğu Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) fiyat tartışmalarının yapıldığı dönemde sesini pek duyuramadı. Ziraat Mühendisleri Odası'nın çabaları ile üreticinin tepkisi gündeme geldi. Üreticinin, tabandan gelen yoğun tepkisiyle harekete geçen TZOB, bölgesel toplantılar yapmaya karar verdi. Bu toplantıların ilki bugün Manisa Ziraat Odası'nda saat 14.00'te yapılacak. Ancak, geçen haftaki yazımızda da belirttiğimiz gibi fiyat tartışmaları ile tarımın gerçek sorunlarını gözardı ediyoruz. IMF ile Dünya Bankası'nın da körüklemek istediği ana fikir bu. Türkiye'nin tarımda da bir karar vermesi gerekiyor. IMF ve Dünya Bankası'nın direktifleri doğrultusunda bir politika mı uygulanacak? Yoksa, tam üyesi olmak istediğimiz Avrupa Birliği Ortak Tarım Politikası'na mı uyum sağlayacağız? Bu karar çerçevesinde tarım politikası yönlendirilmesi gerekiyor. Geçen hafta Avrupa Birliği'nin tarımı nasıl desteklediğini yazdık. Çok sayıda okurumuz bu tür "bilgi" ağırlıklı yazıları sürdürmemizi istediler. Avrupa Birliği, sistemli bir şekilde tarımı destekliyor. Bunun için gerekli kurumlarını oluşturmuş. Desteklemeyi yapan Tarımsal Yönverme ve Garanti Fonu (FEOGA) 1962 yılından beri AB bütçesinin yüzde 50'sinden fazlasını kullanıyor. Geçen hafta bu fonun işleyişini aktardık. Türkiye'de FEOGA benzeri bir fonun kurulması mümkün mü? Sibel Tan, Banu Şener ve Selma Aytüre tarafından hazırlanan Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tarımsal Ekonomi Araştırma Enstitüsü (TEAE)'nün "FEOGA ve Türkiye'de Uygulanabilirliği" adlı araştırmada böyle bir fonun Türk tarımının geleceği açısından "şart" olduğu ifade ediliyor. Tarım politikası hedeflerini gerçekleştirmek, uluslararası anlaşmalardan doğan yükümlülükleri yerine getirmek, tarım sektöründe yeniden yapılanmayı sağlamak, kurumsal düzenlemeleri organize etmek, tarım politikalarını tek elden ve etkin bir şekilde yürütmek amacıyla Türkiye'de de FEOGA benzeri bir fonun kurulması gerekiyor. Ancak FEOGA benzeri bir fonun işleyişinde doğacak bazı sorunlar da var. Bu sorunlar şöyle özetlenebilir: -Fonun kaynakları yetersiz olabilir. FEOGA'nın AB bütçesinin yarısını oluşturduğu düşünüldüğünde, Türkiye'nin tarıma bu oranda kaynak ayıramayacağı ortadadır. -Türkiye'de tarım politikaları ile doğrudan ilgili 20'ye yakın kurum var. Böyle bir fon kurulduğunda kurumlar yetkilerini devretmek istemeyebilir. -Siyasiler müdahalelerini sürdürmek isteyebilir. Siyasiler daha önce olduğu gibi oy hesabı ile tarım politikaları üzerinde etkili olmak isteyebilir. Avrupa Birliği'nde 1962 yılından beri tarımsal politikalara yön veren, gerekli desteklemeleri yapan "Tarımsal Yönverme ve Garanti Fonu" gibi bir fonun Türkiye'de de kurulması yönünde zaman zaman Tarım ve Köyişleri Bakanı Prof.Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp'te dile getirmektedir. Bakanlık tarafından hazırlanan "Tarım Hizmetlerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı"nda da böyle bir fonun kurulması yer almaktadır. Ancak hükümet bu tasarıyı nedense her defasında geri plana itmektedir. Akla şu soru geliyor. Acaba IMF'in onayı mı bekleniyor. Yoksa Dünya Bankası'ndan icazet mi alınmadı? Türkiye Avrupa Birliği'ne tam üye olmak istiyorsa bunun gereklerini yerine getirmesi gerekmez mi? Bu gerekleri yerine getirmedikçe, bugün buğdayın yarın şekerpancarının fiyatını tartışırız. Ama sorunlar çığ gibi büyümeye devam eder. Nereye kadar? |